Şüphe

Şüphe

Ne sıcak bir gün, Selma yine hazırlanıyor yukarıda, hep bakımlı olmayı ve sağlıklı yaşamayı sevmiştir ama son zamanlarda pek güzelleşti. Sanırım kilo verdi de ondan. Dalgalı kumral saçlarına ışıl ışıl bakan ela gözleri daha bir yakışır oldu. Boyu da uzun sayılır bizim hanımlara göre. Topuklu giyince bir oluruz, ondan çok sevmem topuklu giymesini. Alışverişte hep babet alması için ‘bu daha çok yakıştı sana’ diye onu ikna etmeye çalışırım ama aslında topuklu çok yakışıyor ona.

-Nereye gidiyorsun hayatım?

- Söylemiştim ya Filiz’lerde briç oynayacağız.Amerika’dan Nilgün geldi, onun programına uymak zorunda kaldık.

Birden gözüm Selma’nın sehpanın üstünde duran telefonunda yanan ışığa takıldı, karımın telefonu hiç ilgi alanımda olmamıştır ama nedense bugünlerde bir işkilliyim, yaş dönümümü ne. ‘Saat 1900 unutma’.

Kim bu acaba, isim çıkmadı.

- Hayatım telefonun asağıda kalmış ‘saat 1900 unutma’ diye bir mesaj geldi.

- Filiz’dendir hatırlatıyor.

Sesi biraz titredi mi ne?

‘Aman Ali saçmalama 20 yıllık karın yani noluyor birden bire böyle , gençken aldatmadı şimdi mi yani ,sonra ortalıkta bu kadar genç güzel kadın varken kim bakar 50 yaşında bir kadına ?

Yok ne yapsam ikna olamıyorum.

-Hayatım ben çok musaitim seni bırakayım istersen.

-Gerek yok aşkım taksiyle giderim sen hiç bu sıcakta sokaklara çıkma, yorgunsun dinlen.

- Gecikirsen gelip alayım.

-Hayatım neyin var bu akşam, ben dönerim, zaten servisten arabamı alacağım.

Anlaşıldı bekliyeceğim bakalım.

Selma merdivenlerden coşkuyla indi, hayır var bir şey bu ne neşe böyle, aşık mı oldu yoksa?

-Hayatım briç partisi için biraz fazla süslenmemiş misin?

-Ali gerçekten neyin var bu akşam, yoksa karını farketmeye mi başladın?

Yanağıma bir öpücük kondurdu, niye dudağıma değil?

-Hoşçakal aşkım gecikebilirim ararım seni, Nilgün’ün şerefine belki uzar gece.

Kalktım kendime bir viski koydum, yok olmayacak en iyisi bir bahane bulup Filiz’i arayayım, ya oraya gitmiyorsa ne yaparim, en iyisi bilmemek, o da olur mu ya boynuz mu takacağım bu yaştan sonra, hiç cekemem, çocuklar da yok artık. ‘Of Ali iç şu içkini bir film koy takıl’.

Çekmeceyi açtım bir film arıyorum, şöyle neşeli olsun ruhum sıkıldı bu paranoyalarla. Bir film seçtim polisiye. Bayılırım. Viskinin yanına biraz çerez, mutfağa gittim, gözüm Selma’nın akıl tahtasına takıldı, ‘1900 unutma’ diye bir not var, neymiş bu 1900 bu kadar önemli, bir bit yeniği var, hayır altıncı hislerim beni genelde yanıltmaz . Selma kesin birini buldu ve bugün 1900 da buluşacaklar . Tasıma çerez koydum son bir gücümü toplayıp salona gittim, ‘sus Ali saçmalama gecemi rezil etme ben film seyredeceğim ve canım karımı çocuklarımın annesini bekleyeceğim, tıpkı onun da beni zaman zaman beklediği gibi’. Film başladı, işe bak mutlu bir karıkoca ile açılış yaptı, hadi bakalım istermisin kadın kocasını aldatsın , viskim ne çabuk bitti , kalktım biraz daha viski aldım, mutfağa yöneldim buz almaya, yine o ‘1900’ gözüme takıldı, yok olmayacak ben Filiz’i arayacağım bir şey uydururum, ‘Selma orda mı’ derim sonra ordaysa Selma’ya ‘arabanı alabildin mi’ diye sorarım. Salona döndüm olamaz, adamın karısı başka bir adamla yatakta çırılçıplak sevişiyor, Selma hiç böyle çırılçıplak soyunmazdı, ille üstünde bir şeyler kalacak, nasılda soyunmuş elin adamına! ‘Ali saçmalama oğlum bu film, bu Selma degil’. Bak bak nasılda cilveleşiyor, viskim yine bitti en iyisi bir bardak daha içip sızayım yoksa bir felakete neden olacağım. Böyle düşündüğümü bilse Selma beni boşar valla, ne yaparım ben onsuz, yirmi yıl bu, ona o kadar alıştım ki, hala aşık mıyım beni heyecanlandırıyor mu hiç düşünmedim bunları son zamanlarda, ama onu çok seviyorum, bana müthiş iki evlat ve prestijli bir hayat verdi, onun hakkında nasıl böyle düşünebiliyorum, cok ayıp bu yaptığım, canım karım. Yani düşünsene Filiz’I aramak demek onu orda iki paralık etmek demek, ne derler gülmezler mi hem bana hem canım karıma, bardağıma yeniden buz koydum bu sefer ‘1900’ gözüme takılmadı, sakinleştim birden, salona döndüm, filmi durdurmayı unutmuşum baya ilerlemiş . Naptım ben mutfakta bu kadar? Aa adam perişan elinde bir fotoğraf karısını arıyor, hayda kadına ne oldu acaba? Yok yok Filiz’i aramayayım en iyisi gidip Filiz’lerin sokağında bir kuytuda bekliyeyim, bakalım Selma kaçta cıkacak oradan ve eve gelecek mi, hatta işini kolaylaştırayım, telefonum nerde, yukarda ceketimin cebindeydi.

Odanın haline bak kaç tane elbise denemiş, benim evlilik yıldönümümüzde hediye ettiğim parfümü de sıkmış, hem de bolca oda hala kokuyor. Benim parfümümle başka adamın kollarında…

-Alo Selma hayatim vardın mı Filiz’lere ?

- Vardım hayatım oyun başladı bile.

Sesi titrek, hayır bu bir paranoya değil var birşey.

Kapatmamı istiyor sıkıntılı.

-Hayatım ben de çıkıyorum arkadaşlarla bir pub yapacağız, gelmek için acele etme evde değilim yani.

-Tamam hayatım böylesi daha iyi aklım sende kalmıştı.

Sesinde bir rahatlama mı oldu?

Doğru mu söylüyor, beni hala seviyor bu kadın ama olsun bu işi bu akşam bitirmeliyim yoksa her çıktığında aynı ızdırap katlanamam.

Asağıya indim arabanın anahtarları sehpanın üstünde duruyor, film hala devam ediyor, adam karısını buldu mu acaba, yok hala arıyor, adam karısını öldürüp onu arıyormuş gibi yapıyor olmasın sakın.

"Bu kadını buralarda gördünüz mü?"

"Sanmıyorum."

"İyi bakın. Fotoğraftan belli olmuyor, karanlık çıkmış. Aslında gözleri ela. Bir yetmiş boylarında. Kumral…"

"Hayır, hiç görmedim."

"Emin misiniz?"

"Bir daha bakabilir miyim? … Kim bu kadın, neden arıyorsunuz?"

"Karım…"

Sevil Öz Kasım 2012